My rating: 5 of 5 stars
View all my reviews
Tekvin Osman Hamdi Bey, 1901 |
Osman Hamdi Bey, Türk resim sanatının öncülerinden biri olarak kabul edilir. Özellikle tarihi ve mitolojik konulara olan düşkünlüğü, tablolarında derinlikli ve etkileyici bir atmosfer yaratmasını sağlar. "Tekvin" tablosu da bu özelliğinin en belirgin örneklerinden biridir.
Tabloda, İncil'de anlatılan Adem ile Havva'nın yaratılış hikayesi işlenir. Ancak Osman Hamdi Bey, bu dini konuyu Batılı bir yaklaşımla değil, kendi kültürel ve sanatsal birikimiyle harmanlayarak özgün bir yorum getirir. Figürlerin anatomisi, yüz ifadeleri ve kıyafetleri, sanatçının döneminin akademik anlayışını yansıtırken, aynı zamanda Doğu ve Batı kültürlerinin sentezini de gözler önüne serer.
Adem ve Havva figürleri, tablonun merkezinde yer alır. Büyük bir ağaç altında oturan çift, ilk günahın işlenmeden önceki masumiyeti temsil eder. Figürlerin birbirlerine bakışları, aralarındaki derin bağı ve yeni bir hayata başlamanın heyecanını ifade eder. Arka plandaki ağaç, hayatın kaynağı ve bilgeliğin sembolü olarak kabul edilir. Aynı zamanda, Adem ile Havva'nın yaşadığı cennet bahçesini de çağrıştırır.
Osman Hamdi Bey, "Tekvin" tablosunda ışık-gölge oyunlarını ustalıkla kullanarak derinlikli bir perspektif yaratır. Figürlerin üzerindeki ışık, onların önemini vurgularken, arka plandaki karanlık ise bilinmeyenin ve gizemin simgesi olarak karşımıza çıkar. Tablonun renk paleti, sıcak ve dingin tonlardan oluşur. Bu renkler, huzurlu ve sakin bir atmosfer yaratır.
Sonuç olarak, Osman Hamdi Bey'in "Tekvin" tablosu, Türk resim sanatının önemli bir eseri olarak kabul edilir. Sanatçı, bu tabloda dini bir konuyu evrensel bir dilde anlatarak, izleyicilere derin düşüncelere sevk eder. Aynı zamanda, Doğu ve Batı kültürlerinin sentezini başarılı bir şekilde gerçekleştiren Osman Hamdi Bey, Türk resim sanatına önemli katkılar sağlamıştır.
Florografinin modern kökenleri, 18. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nda geliştirilen "selam" adı verilen çiçek diliyle başlar. Osmanlı haremi ve saray hayatında, çiçeklerin anlamlarını kullanarak iletişim kurmak yaygındı. Bu dönemde, çiçeklerin anlamları, gizli mesajlar ve duyguların ifade edilmesi için kullanıldı.
Bu fikir, İngiltere'ye ve Avrupa'nın diğer bölgelerine yayıldı ve özellikle Viktorya dönemi İngiltere'sinde büyük bir popülerlik kazandı. Viktorya dönemi, katı sosyal kuralları ve duyguların açıkça ifade edilmesinin hoş karşılanmadığı bir dönemdi. Bu yüzden, insanlar çiçeklerin dilini kullanarak gizlice duygularını ifade ettiler. Bu dönemde çiçek ansiklopedileri ve sözlükleri yayınlandı ve her çiçeğin farklı bir anlamı olduğu kabul edildi.
Fransız yazar Charlotte de Latour'un 1819'da yayımlanan "Le Langage des Fleurs" (Çiçeklerin Dili) adlı kitabı, florografinin popülerliğini daha da artırdı. Bu kitap, çiçeklerin sembolik anlamlarını sistematik bir şekilde derledi ve halk arasında yayılmasına katkıda bulundu.
Florografi, 19. yüzyılın sonlarına doğru popülerliğini kaybetmeye başlamış olsa da, günümüzde hala romantik ve duygusal anlamları ifade etmek için kullanılmaktadır. Çiçeklerin dilini öğrenmek, geçmişte olduğu gibi bugün de, duygusal mesajları iletmenin zarif ve anlamlı bir yolu olarak devam etmektedir.
Kitabın linki: The language of flowers: Fluorography: Fluorography
Garip bir sorgulamanın kıyısında varlığımızı sorguladığımız bir güne uyandım desem yeridir. Sonra da kişiselleştirilmiş dünyamız içinde sıradanlıktan kopuk o uçuk ruhumuz bize bir şey getiriyor. Varlığımızın unutulmuş karşılığının temelinin yer aldığı hayat içinde iki konu ortaya çıkıyor.
Özel miyim?
Değerli miyim?
Kişisel veri güvenliğinde bireysel basamaklar: