Benim için eğlenceli bir takip mekanizması olan RSS'i anlatmak istedim. Aslında pek bilen yok, ama gayet eğlenceli ve bir o kadar da iş yapan bir sistem.
Öncelikle RSS nedir ona cevap verelim:
Wikipedia'dan çarptığım tanıma göre, bir tür web sayfa bildirimcisi. Modern dille facebooktaki bildirimlerin pc versiyon. ( İsterseniz facebook arkadaşlarınızı da sayfalarınızı da ekleyebilirsiniz, denedim oluyor. )
Ne işe yarar?
Bir site, blog, haber kanalı, sosyal medya, video sayfası gibi bir konuda istediğiniz noktalardan güncellemeleri ekrana getiriyor. Sayfalara girmeden gerekli güncellemeleri görüyorsunuz.
Nasıl kullanırım?
FeedReader Arayüzü
İlk önce bir okuyucu programa ihtiyacınız var bunun için ben kendim sıklıkla kullandığım programı "Feedreader"i önerebilirim. Aşağıda linki olacak oradan indirebilirsiniz.
Kurulum zaten standart bir kurulum, program açık yazılım yani ücretsiz.
İçini doldurmaya gelelim işte burada keyfiniz devreye giriyor. Bir kaç örnek vereceğim:
Kaynak eklemek için sol üst köşedeki "Dosya" ya tıklayıp kaynak kısmına gelebilir ya da direk "F3" e basarak ekleyebilirsiniz.
1. takip etmek istediğiniz adresi yapıştırıp aratın.
2. Çıkan RSS yi seçin.
3. Tamama basarak ekleyin.
4. Eklediğiniz kaynağın adını kişiselleştirebilirsiniz.
5. Okunan ve okunmayan bildirimler görünmektedir. Burada okunmayanlar koyu renkli görenecek. Üstüne bastığınızda yandaki alanda içerik olacak ve siteye girmeden okuma imkanı bulacaksınız.
Aslında tam anlamıyla, "Doğru Mücadele Etmek" şeklinde düşünmek gerekli bu başlığı.
Birkaç farklı noktada açıklamak gerek doğru mücadele etmeyi:
Birincisi başarı istiyorsak üstün başarılı insanları incelememiz ve örnek almamız gerekli. Mesela onlar gibi 20 saat çalışıp 4 saat uyuyacağız. Arada ufak dinlenmeler ile dinç geçireceğiz günümüzü. 20 saatte ne mi yapacağız, aslına bakarsanız rutinler bile baya uzun bir zaman tutmakta. Dişlerini fırçalamak, yüzünü yıkamak, kahvaltı spor... En az 30 dakika kitap okumak, araştırmak ve öğrenmek ile geçmeli günümüz.
Başarılı olmak için ikinci bir durum ise zamanla kazanılacak bir yetenektir belkide. "Yorgun iken bir ilişkiyi doğru yönetmek" şeklinde düşünebiliriz. En uygunsuz sinirli stresli anda bile bir derin nefes alıp o ana konsantre olmak gerekir. Belkide bir özel harekat birliği üyesini örnek almak gerekli, çatışmanın ortasında hayatta kalmayı başarmak için.
Düşünme şekli biz insanlar için önemli bir algılama tarzıdır. Buna bir örnek olarak "Da Vinci"yi vermek istiyorum. Videodaki bazı noktalarda oluşturulan eserlerin sanatsal ve mühendislik yönleri arasındaki o uyumun sağlanması sadece insan zihninde ortaya çıkan yanılsamaların yönetimi ile şekilleniyor.
Bütün bunların yanı sıra bir insan olarak bilmemiz gereken iki niteliğimiz daha var: Ego ve Ölüm.
Ego, bizi var eden şeydir. Aynı zamanda kendi içimizde gelişmemizi engelleyen niteliğimizdir. Kontrol altında olmadıkça varlığımıza etkisi negatif olacaktır. Bunun için belkide bu memeli beyninin öncelikle kavraması gerektiği egodur. En basit örnek bir yerde en bilgili kişi oranın yerlisidir. Buna uymayınca, uzak diyarlarda büyük sorunlar yaşadığımız pek çok kez aklımıza gelir. Bazen bu sorun yer bulmaktır, bazen ise sorunlu bir enfeksiyondur. Mesela sıtmayı en iyi çözen doktorlar teknolojik olarak geri de olsalar Afrikadakilerdir.
Ölüm, bir memeli bedeninin ekolojik görevlerinden sonucusudur.Belki de sonuncusu değildir tam emin değilim ama bilinç için son görevdir ölüm. Hücresel değil de organizmanın bütünlüğünü yitirip geridönüşümsüz olarak son bulduğu durumdur. İşte bunu kabul ederek yaşamalıyız. İşte o zaman her nefesin değerini veririz, her nefesi sonuna kadar yaşarız. O zaman öğrenmemiz gereken şeyleri öğrenmek için az vaktimiz olduğunu anlayıp başkalarının bilgilerinden de yararlanmayı kendimize ilke ediniriz.
Belki de biz memelilerin beyinlerinin tek kusuru doğru yönde mücadele edemeyip, tükenmişlik yaşamasıdır.
Bazı noktalarının içinde bulunduğum, bulunurken bir o kadar mutlu olduğum bir sistemden bahsetmek istiyorum. Aynı zaman bu sistemin kurucularından birisinin de konuşmasını dinlemeniz için yazımın sonuna ekleyeceğim.
Hayatımın uzun bir dönemini ( iki ayak üstünde tam kontrolü kazandığım günden beri) okul ve eğitim ile ilişki içerisindeyim. Bu eğitim bana başta okuma yazma öğretmeyi amaçladı. Buraya kadar olması gerektiğine inandığım eğitim idi. Zamanla, matematik dediler, tarih, coğrafya falan dersler çoğaldı.
Bugün bir tıp fakültesinin son sınıfına gelmiş bulunmaktayım. Sistemi eleştireceğim bu yazıda ama farklı bir noktasını eleştireceğim.
Kendimi bildim bileli icra etmek istediğim meslek: "Bililmadamlığı" idi. Bunun için de yapmam gereken şeyi araştırdım. Sonuç; eğitim sisteminden kurtulmak oldu. Biraz daha kağıt kalemi eline alıp önce ateşi yeniden bularak başlamak anlamına geldi.
Eğitim sistemi bana destek oldu, aynı yardımcı ders kitabı gibi. Yeri geldi, çarpmayı kullandım, yeri geldi trigonometriyi. Ama hayal gücüm ile bunları birleştirince başarılı olduğuma inandım. Örneğim evde bir askı yapacağım, çünkü oraya bir çuval asıp üstüne bir şey çalışmam gerekli. Açılar, uzunluklar vs, vs... Her şeyi okulda öğrendiğim şeyle çözdüm. Ama asla onu orada kullanmam gerektiğini öğreten olmadı.
Dönemimizin getirdiği bir bakış açısı: oyun oynamak yerine oyuncakla oynamaya başlamak gerekli.
Aşağıdaki videoda, kurallarını bizim koyduğumuz bir dünyada, aldığımız eğitimi cisimlere aktarabilecek bir hayal gücümüze kavuşmamızı sağlar.
Bir ünlünün dediği gibi, herkes legolarla dünyasını kurmalı...