Değerlendirmeler, insan yaşamının önemini tartışmak üzerine yapılınca güzel bir soru ortaya çıkıyor;
"Ömür denen bu süreç acaba nasıl bir süreç?"
Kişisel görüşümden biraz da objektif bulgulardan bahsetmek istiyorum. Öncelikle biraz tarih ile başlayalım.
Yaşamın ilk dönemlerinden başlayacak olsak, doğada tek başına bir insanın hayatta kalabileceği süre olgun bir yetişkinlik süresinin sonunu geçmez idi. Bunun ardına ortaya çıkan dönemlerde bu süre biraz değişse de son yüzyıla kadar çok büyük farklılıklar göstermemiştir.
Savaşların olduğu dönemde, toplayıcılık olan dönemde, sanayi devrinde önce fiziklsel çalışmanın ön planda olduğu dönemlerde hayatın en kısa olan yönü geçen süresiydi.
20. yüzyıl ile birlikte ortaya bilim çıktı, makineler çıktı ve sonuç, yaşamımız uzadı. Bu dönemin sonunda ortalama 20-30 yıl kadar ömrümüz uzadı. Farklı bir istatistik ile bakacak olursak, menapoza giren kadınlar hayatımıza girdi.
Bugün için bakcak olursak, ortalama olarak 75 yıllık bir yaşama sahibiz. Bu sürecin ilk 2 yılı anne yanında, sonraki 3 yılı oyun alanında, ortalama 60. ayında okul mecrasında geçmektedir. Burada başlayan serüven, ortalama olarak 15 yıl boyunca okulda geçmektedir. Gençlik fırtınası geride kalırken, enerji biterken, daha düşünüp ben kimim demeden bir meslek seçip, onun izine gitmeye başlamış oluruz. Sonrasında toplum ve içgüdülerimiz bizi çoğalmaya iter, evleniriz, üreriz. Ortalama olarak 65 yaşında emekli oluruz, kalan 10 yılımızı da o çalışma süreci boyunca kazandığınız tahmini olarak hayatınıza minimal konfor katacağına inandığınız bir başarıya adım atmışsınızdır. Hayatınızın geriye kalanı ölümsüz olmak için yaşamınıza kattığınız en büyük miras olan çocuklarınız ve bu çalışma sürecinizde elde ettiğiniz ufak birikimleriniz ile geçer.
Burada ufak bir sorgu ortaya çıkmaktadır.
"Doğumun ilk anında nefes aldık, yaşadık, peki sonra o nefesi almayı sürdürdük mü?"
Hayat kısa ama benim düşünceme göre, yaşayabileceğimiz her şeyi yapabileceğimiz kadar uzun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder