Dillerin yaşayan düzenleri içinde var oluyor her şey. Bir dili konuşmak için bir çok kelime öğreniyoruz. Basit tanımlar ile araştırma yapınca (yani açıp google a yazınca), B2 düzeyinde bir konuşma için 4000 kelimelik bir ortalamadan bahsediyorlar. Bir ülkede yaşamak, ufak bir seyehati güvenli şekilde gerçekleştirmek için ideal kelime sayısı bu olabilir.
20 binli rakamlar ile yaşıyor iseniz, o dilde bir anadil edası olabilir. C2 seviyesini geçmiş olursunuz sanırım. (Bu konuda en son uzman görüşü verecek insan benim)
Benim varmak istediğim nokta sayılardan önceki nokta, kelimelerin hikayesi yani etimoloji.
Bir bilim dalıdır, ses sistemleri arasında zamanla meydana gelen değeşimin meydana getirdiği farklılıkları araştırır. İnsanların konuşmaları ile meydana gelen telaffuz değişimleri ile yazımlarda meydana gelen değişimler arasında bir döngü vardır. Bu döngü içinde kelimeler çeşitli devinimlere girer ve farklılaşırlar. Telafuzlar, daha hızlı bir değişim içinde yazımlardan önce değişirler. Coğrafyaya göre değişirler, zamana göre, kişiye göre, kişinin anatomik varyasyonlarında akıp giden havanın ciğerden çıkıp larinks içerisinden geçip burnuna, dişine, diline değmesiyle değişir.
Dil, kelimeler, insanların anatomik varyasyonları arasındaki değişimin eserleridir.
Bir kaç örnek ile geçmişine gitmek istiyorum kelimelerin;
Halvet
Kelimeyi tarihin bir yerinde bir "Garib-name" içinde bulunca, inziva için güzel ıssız bir makanın tariflendiğini anlıyoruz. Sonra aradan yıllar geçiyor, "Seyehatname" içerisinde bir hamam odasına dönüşüyor kelimenin tanımı, günümüzde tanımları modernist yaklaşımın ve popülist kültürün savunucusu olan televizyon belirliyor. En yüzeysel anlamına da şimdi geliyor.
Mevlana'nın sohbetin en derinini yaşadığı, sohbetinde aşkı tattığını anlattığı kelime ile günümüzdeki karşılığını tartışmakta okuyana kalıyor.
Tolerans
Bu sefer kökeni Fransızca'ya dayanan, belki de orta çağlardan insan hayatına giren bir kelimeyi paylaşmak istiyorum.
Dinler arasındaki çatışmanın en temeli birbirine olan tahammülsüzlük olarak düşünülebilir. İnsanların bir arada özgürce düşüncelerini savunmak istediği coğraftalardan birisi olan Avrupa içerisinde birbirilerine karşı olan sadece dinsel değil her türlü yönelimlerine karşı duydukları saygının bir göstergesidir bu kelime.
Kelimenin çıkışını kilisenin farklı dinlere sahip insanlara karşı yaptırımlarını kaldırması anlamına gelen "tolerer" oluşturmaktadır, daha sonrasında yaşamın içerisinde ilerleyip günümüzdeki anlamına varmıştır.
Tabi düşünüp hayatımızdaki yerini tartmak bize kalmış.
Kelimeler yaşarlar, bizim dilimizle, düşüncemizle, bakış açımızla. Onlara kattığımız değerleri yüklenip gelişirler. Belki de coğrafyamızın böyle derin olmasının nedeni oradan geçenlerin o kelimelere yüklediği güzel yükler olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder