Bu Blogda Ara

Translate

31 Ağustos 2019 Cumartesi

Küçük ve Büyük Arasındaki Eşitlik: Kozmik Perspektif

Tüm bunların en başında evrenin uzak bir köşesinden dünyaya bakan ve sonra ona "Pale Blue Dot" yani "Solu Mevi Nokta" diye astronatların yol açtığını düşünebiliriniz. Bugün bir arkadaşımın bana söylediği gibi "Bir şehir tasarlamak ile bir blok tasarlamak arasında sadece ölçek farkı vardır." önermesi de aynı yolda ilerliyor. 

Ölçekleri, boyutları, kapsamı değişsede fonksiyonel yapının ürünleri arasındaki ilişkinin eşitliği nedeniyle küçük ve büyük arasında bir eşitlik oluyor, yani yapısallık aynıdır.

Bir atomun çevresinde dönen elektronlar, merkezinde bulunan protonlar ve nötronlar ile güneş sistemi arasındaki benzerlik bunun en çabuk fark edilen versiyonudur. Bir de bunu kişinin kendi içi ile toplumsal yapı arasında düşünmek gerekli.
İnsanlar iç dünyasındaki kargaşanın döngüsüyle yaşar. Mekanikleri iç dünyasını dengede tutmak içindir. Toplumun mekanikleri gibi. Toplumsal yapılanmada boyutuna göre hücreler insanlar olmaya başlıyor. Buna bağlı olarak görev paylaşımı ve algoritmalar gelişiyor.

Bu denklemi duygusal yapılanma içinde değerlendirmek gerekli. 

Tartışmaları insanın kendine olan güveninden tutun toplumsal ilişki, karşılıklı güven, liyakata kadar götürebiliriz. 
Kişiler Arası Güven (kaynak: TEPAV)

Yandaki tabloda insanlara, toplum içinde "100 kişiden kaçına güvenirsiniz" şeklinde bir soru soruluyor, kişilerin cevaplarına göre çıkan ortalamalar görülüyor.

Aynı açlışma buradaki denklemde en önemli sorunun hızlı kentleşme olduğunu söylüyor.

Şimdi bu neden-sonuç ilişkisine kozmik perspektif ile bakacak olursak, denklem kişinin iç dengesindeki varlığını toparlamaya çalışırken, yeni bir bedende bir araya gelmeye çalışmasında bozuluyor. Yani kendi varlıklarını sürdüren toplum, yeni bir beden olmak için bir kentte toplanıyor ancak toplu hareket yeteneği oluşmuyor. Buna bağlı olarak erken bir gebeliğin ürünü gibi, dengesiz bir sonuç ortaya çıkıyor. 

Bir arada yaşamanın getirdiği bir kaç nitelik vardır, devlet olmanın, millet olmanın getirdiği niteliklerdir, bunların temelinde ortak bir ülkü yer alır. Ancak en kolay düşünebileceğimiz yer olan ülkemizde ortak ülküden öte kişisel hedefler ön plandadır.

Birlikte adım atmayı başaramayan bireyler arasındaki dengesizliğin getirdiği, güvensizlik ortamı, yüksek stres, üretimden uzak, mutluluktan vasat bir topluma gebedir. 

2014 yılı değer yargıları denklemindeki Hukukun Üstünlüğü konulu analizdeki Mısır'dan sonraki 2. en düşük güven çıkan ülke olmamızda kişiselliğin, bencilliğe dönüştüğünün en basi göstergelerinden birisi olarak, bu hipotezin desteğidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder