Bu Blogda Ara

Translate

23 Nisan 2019 Salı

İnsana Taksonomik Bakış




Tahmini bakış açılarına göre 200,000 yıldır insan türleri dünya üstünde var olmaktadır. Ama bizim bildiğimiz geçmiş 6000 yıllık, endistürileşme ve toplumsallaşma durumuda 1800-2000 yıllık bir maziye dayanıyor.

Daha ilkokul sıralarındaki isen sınıfın arka duvarında asılı duran çağların gösterdiği o malum değerler.

Ardipithecus; 6 milyon yıl önce yaşayan, insan kökeni olarak atıfta bulunulan bir pirimat grubudur. Temel olarak  Afrika'da yaşayan, yürüyen ve en önemli özellik olarak alet yapıp bunu hayatta kalmak için silah olarak kullanabilen canlılar olmasıdır. Sonrasında müzelerde de görebileceğimiz, büyük dişleri bulunan, üst uzuvları ile ağaçlara tırmanan 2-4 milyon yıl önce yaşadığı var sayılan Australopitheus türleri mevcuttur.

Bunlardan sonra Homo türleri ortaya çıkmıştır. Türümüz olan Homo sapiens 2 milyon yıl öncesine ait örnekler ile müzelerde sergilenmektedir. Düşünme ve analiz yeteneğine sahip bir beyin, daha fazla alet yapabilme yeteneği ile Afrika coğrafyasını aşmıştır. 200,000 yıl önce çeşitli iklim değişiklikleri dönüminde bu yapıları sayesinde hayatta kalabilmişlerdir. Diğer Homo türlerinden olan Homo neandarthals ve Homo erectus bu dönemde büyük göçler yaşamışlar, bölgedeki varlıklarından feragatlerde bulunup zamanla yarıştaki üstünlüklerini kaybetmişlerdir. Günümüzde hayatta kalan tek tür ise Homo sapienstir.
Homo türünün tarihsel gelişimi (Kaynak: Wikipedia)
Homo erecturslar 2 milyon yıl önce göçe başlayınca Avrupa ve Afrika olmak üzere bölünme yaşamışlardır. Bunlar ateşi kullanan, topluluk oluşturabilen ilk insan türleridir. 500,000 yıl kadar dayanmışlardır.

Neandarthalsler ise genellikle batı Afrika ve Avrupa civarında var olan insan türleridir. 40,000 yıl önce ortadan kalktıkları, 12,000 yıl önceye kadar bazı hibrit türlerinin hala dünyada var olduğu düşünülmektedir.

Diğer türlerden H. habilis: ortalama 35-50 kg gelen, Avrupa bölgesinde yaşayan, normal insanlara göre küçük beyinli bir türdür. 1960 da keşfedilmişleridir. Bu tür tam olarak bir Homo olmasada bir Australpithecus olarak da kabul edilememektedir. daha çok H. ergaster hrubuna benzemektedir.
H. rudofensis türü ise Kenya bölgesinde yaşayan, 1972 de keşfedilen bir türdür.
H. guatengenis Güney Afrika üzerinde yaşayan 100 cm boylarında, 2010 da keşfedilen diğer bir türdür.
H. erectus eski dünya üzerinde yaşyan 180 cm boylarında 60 kg felen, zamanla beyin kapasitleri gelişmiş, 1890'lı yıllarda keşfedilmiş türlerdendir.
H. ergaster bir afrika tipi erectustur. 1949 da keşfedilmiştir. H. antecessor batı Avrupada keşfedilmiş 180 cm boylarında 90 kg yapıda baş kapasitesi 1100-1400 arasında değişen 1900'lerin başında keşfedilmiş diğer bir türdür.
H. Neandarthenlensis 1829 da keşfedilmiş diğer bir insan grubudur. 170 cm boylarında 55-70 kg civarında gelen bu türün baş kapasitesi 1200-1900 arasında değişmektedir.
H. floresiensis Endonezyada bulunan 100 cm boylarında 25 kg gelen, 2004 yılında keşfedilen bir türdür, Taiwan bölgesinde H. tsaichangensis, Sibirya bölgesinde Denisova hominin adı verilen muhtemel H. sapiens türü de son dönemde keşfedilen diğer türlerdendir.
Günümüzde en son keşfedilmiş diğer tür ise Filipinlerde yaşyan H. luzonensis'tir.

Homo türünün evrimleşmesi
Zamanın ortaya çıkardığı keşiflere bakacak olursak, döngü içerisinde bir çok tür gelişmiş, dünyanın var olan çevresel faktörleri içerisind, ensafalizasyon işlemini tamamlayamayıp, var olan yeteneklerini geliştirme, kendilerini koruma ve bilgilerini aktarma gibi durumlarda bulunamayıp yok olmuşlardır.

Yanda bulunan şemada basit bir şekilde Homo türlerinin birbiri içerisinde evrimleşmesi görülmektedir.

Taksonomik olarak bakarsak, insanlar yani Homo sapiensler, hayvanlar aleminin omurgalılar sınıfında memeli ailesinin primat grubunda Hapolorhini altgrubu içerisindeki Simliformes grubunda yer alan, Hominidia alesinin Homininae alt ailesinin Hominini kabilesine mensup Homo cinsinin Sapiens türüdür şeklinde bir adres belirtebiliriz.




Kaynaklar: 1. Wkipedi - Human
2. Universetoday - How Long Have Homens Been On Earth?



22 Nisan 2019 Pazartesi

Review: Basit Bir Olay

Basit Bir Olay Basit Bir Olay by Leonardo Sciascia
My rating: 5 of 5 stars

Leonardo Sciascia, İtalyan bir yazar, öykü türündeki bu metin bir cinayet dosyası ve onu kovalayan polis, jandarma, yargı kanalı arasındaki çatışmayı göstermektedir. Basit bir telefon sonrasında başlayan, ufak ayrıntılardan büyük sonuçlar ortaya koyabilecek, algısal tamamlama mantığıyla ilerleyen bir olay örgüsü içermektedir.
Akıcı dili sayesinde bir çırpıda okutan kitap, sonraki sayfadaki detay nedir kuşkusunda bırakarak "köşk" içinde geçen her hareketi gözlemlemeyi ve hayal etmeyi sağlıyor.

Zıtlık içinde iki ekibin birbiri ile çalışamaması, araştırmacı insanların olayın neresinde yer aldığının belirsizliği ve uçsuz bir hayal dünyasıyla biten, tadı damakta kalan bir kitap.

View all my reviews

20 Nisan 2019 Cumartesi

Review: Genç Prens'in Dönüşü

Genç Prens'in Dönüşü Genç Prens'in Dönüşü by A.G. Roemmers
My rating: 5 of 5 stars

Kitap ilk kitabın yazarı olan Antoine de Saint-Exupéry okuyup etkilenen, Alejandro Guillermo Roemmers tarafından yazılmıştır. Çocukluk yıllarından başlayan edebi hayatı, şiirlerinin ünlenmesi, Madrid kentinde aldığı şiir ödülü, en son 2010 yılından “Personalidad Destacada de la Cultura” ödülünü almasıyla devam ediyor.

Küçük Prens'in Genç Prens olarak geri dönüşüyle, hiç bir kültür, inanç, din, bakış açısı fark etmeden, varlığını insanlığın huzurunu sorgulamaya adayan, sevginin gücünü tartışan bir araba yolculuğunu kaleme alıyor.

Ciddi insanların, az olasılık ile yaşadığı dünyamızda, yörünge çevresinde dönen yaşamlar, sürprizleri sevmeyen bireyler yetişmeye başlamasını eleştiriyor.
Genç Prensin dediği gibi; "Kimse fani bir yıldız olmaktan gurur duymamalı.

Adına hayalet denilen, içi boş, kalpsiz, ruhsuz insanları gözümüzün önüne seriyor. Gerçek sevgiden uzak olan insanları.
"Gerçekten seven insan yıldız gibidir, aramızdan ayrıldıktan sonra bile ışıkları bizi aydınlatmaya devam eder.

Tüm bunlara rağmen sahip olmaktan çok var olarak yaşamak felsefesini sunan düşüncelerin arasında, daha ilk adımını atan insan için en güzel sevgi öğretisini de paylaşıyor:

Sevmek severek öğrenilir.

View all my reviews

14 Nisan 2019 Pazar

Zam gelmeyen beceriler: Mutluluk

Küresel "zam" ekonomisi içinde, bir avuç mutluluğu neye borçlu olduğumuzu sorgulamamız gerekiyor artık. Tartışmaların geldiği, belki de kilitlendiği noktadayız.

Kendi iç dünyamızda "mutluluk" kavramı genellikle sağlık, sevgi, iyi ilişki temelli bir yaşamın sinyalini veriyor. Bunu yaparken sevdiğimiz şeylerin bizi mutlu ettiğini anlıyoruz. Sonra önemli bir soru geliyor; "Sevdiğimiz şeyler aslında nedir?"

Yukarıdaki soruyu cevaplamak ise işin zor kısmı.
Kendi tarafımdan bakıyorum, sevdiğim şeyler genellikle "bir şeyler öğrendiğim anlar" ile başlıyor. Bir şey öğrenmek ise bana genelde bir alanda ilerlemeyi, o konuda yetkin, üretken, sorgulayıcı ve dinleyici olma yeteneği katıyor.

Kendi iç dünyamda sorgu temelli düzeni yakaladığım günden bugüne mutluluk altındaki gerçeği görebildiğim dünyada ya da altındaki düzene etki edebildiğim noktalarda oluşmaya başladı. Yani bir konuda etkin olduğum zamanlarda kendimi mutlu hissediyorum. Bir alanda sadece tüketici olmadığım anlarda zevk sahibi oluyorum. Katkılarım kadar mutlu oluyorum.

Bu durumda "mutluluk" denklemi, "katkı" sağladığın alanda yaptığın "üretim" ile doğru orantılı olarak artmaya başlıyor benim için. Varlığını üretmeye borçlu insanlarız. Doğa için üretmeye borçluyuz.

Son yapılan araştırmalar "kürsel ısınmaya karşı 1.2 trilyon ağaç dikelim" diyor. Üretmek için bir başka neden de kendi geleceğimiz olan çocuklarımızın geleceğini, dünyanın geleceğini kurtarmaktır.

Stressiz bir yaşam hayatla uyuşmaz ama stresinizi azaltmak istiyorsanız bunu dinleyebilirsiniz.