Bu Blogda Ara

Translate

10 Nisan 2024 Çarşamba

Dünya Sana Borçlu Mu?

Garip bir sorgulamanın kıyısında varlığımızı sorguladığımız bir güne uyandım desem yeridir. Sonra da kişiselleştirilmiş dünyamız içinde sıradanlıktan kopuk o uçuk ruhumuz bize bir şey getiriyor. Varlığımızın unutulmuş karşılığının temelinin yer aldığı hayat içinde iki konu ortaya çıkıyor.

Özel miyim?

Değerli miyim?

Hayat içinde ilerlerken çeşitli istatistikler karşımıza çıkıyor. Örnek verecek olursak kaba ölüm hızı ve dağılımını göz önüne alabiliriz. Bu veriye göre yıl içinde 1000 kişiden 5,9'unun öleceği, en sık nedenin kalp hastalıkları ondan sonra da kanser olacağı görülmektedir.

Bu denklemin bize anlattığı çok mühim bir şey var. Aslında bizler gibi dünya üzerinde yaşamış olan 100 milyarın üzerindeki Homo Sapienslerden kaçını biliyoruz? Kaçı dünya üzerinde değişiklik yaptı? Kaçı sizin üzerinizde değişiklik yaptı?

Özel olan ve değerli olan tek şey, sonsuza kadar varlığı sürdürecek olan genomdur.

Peki tüm bu denklem içinde "huzur" dolu bir hayat sürmeye en temel engel nedir?

Yaşam içindeki şavaşın en önemli enstrümanı ise egodur. "Ego", genel olarak psikolojik bir terim olarak kullanılır ve kişinin kendine ait bilinçli benlik algısı veya "ben" duygusunu ifade eder. Ego, Freud'un psikanalitik teorisinde önemli bir kavramdır ve "ben" bölümünü temsil eder. Freud'a göre, ego gerçeklik ilkesine göre hareket eder ve içgüdüsel arzular ile toplumsal gerçeklik arasında bir denge kurar. Ego, süper ego (üst benlik) ve id (ilk benlik) arasındaki çatışmalarda arabulucu bir rol oynar. Bu terim aynı zamanda günlük dilde de kullanılır ve bir kişinin kendine olan inancını, gururunu veya kibirli davranışlarını ifade etmek için kullanılabilir.

İnsan içindeki dengenin bir merkezi olsa da değerin kendisi de buradan geçiyor bir noktada. Bu denge merkezi içerisinde iken varlığın değerini yargılamaya başlıyoruz. Oysa en temelde bir yerde mikroorganizmalardan başlayan döngü içinde bir RNA dizini ile yola çıksak, o günden bugüne varlık sahasında en önemli gelişmeyi sürdürenin o olduğunu, ilerleme ile DNA, hücre, sistem, organizma meydana getirdiğini, sosyal oluşuma ve popülasyon yapısına gittiğini, kendini çoğaltarak varlığını sürdürmeye çalıştığını görmekteyiz.

Peki ya o eski resim? 1990 yılında Voyager 1 isimli uydu ile çekilmiş olan "Sönük Mavi Nokta" ismi ile varlık ve yaşam felsefesinin en önemli vurgusunu yapan o resim?

Yetişkin bir insan, dünyanın 6x10^-14'de birini temsil etmektedir. Bir hücre ise bizim 0,0000000001 kısmımızı oluşturmaktadır. Bizden öncekiler için (hücreler, moleküller, atomlar) biz nasıl bir sonsuzluk timsali isek, gezgen, galaksi ve evren bizler için ise sonsuzluk timsalidir. Tüm bu sıradanlık döngüsü içinde var olan bir Homo sapiens ise değerli ve özel kavramını en derinden sorgulayan canlıdır. Doğada varlığını sürdürmek için sürüsünün büyük kısmını feda eden, çoğalmak için kilometrelerce yol almak zorunda olan, binlerce yumurta içinden 1-2 yavru ile çoğalabilen canlıların özel olduğu kadar özel ve değerli olduğu kadar değerliyiz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder