Bu Blogda Ara

Translate

25 Aralık 2018 Salı

Paradoks: Noel

Tartışmak deyince en temel yetkinliğimiz olan bilmeden konuşma yeteneğimizi kustuğumuz dünyada bir tartışma konusu da benden, günün anlam ve önemini belirtsin.

25 Aralık Batı Kiliseleri ve bazı Doğu Kiliseleri tarafından Hz. İsa'nın doğduğu gün olarak kabul edilen, ailelerin bir araya gelip, perhizler yapıp, yemek yeyip, hediyeler vererek kutladığı bir bayram günü olarak kabul görmektedir.

Latince "Natalis" yani doğum anlamına geliyor.

İşin eğlenceli tarafı milattan önceki dünya yapılanmasında, Roma Medeniyetinde 25 Aralık "Güneş Tanrısı" nın doğum günü olarak kabul edilmektedir.

Old Santa, Kaynak: Wikipedia



Bu hikayenin içinde bir de "Noel Baba" denklemi var. Burasına da değinmeden geçersek eksik bırakmış oluruz. Bu kişi 4. yüzyılda yaşadığı düşünülen bir Piskopos'tur. Antalya Demre'de yaşadığı düşünülen Psikopos Nikola'ya dayanır. Bu kişi yaşadığı dönemde çocuklara hediyeler dağıtarak onları mutlu etmeye çalışmıştır. Ortaya çıkan efsaneye göre kuzey kutbunda elfler ile yaşayıp ren geyikleri ile uçan bir araba eşliğinde hediyelerini dağıttığı anlatılmaktadır. Hala kuzey kutup dairesine yakın bölgelerde buna benzer törenler gerçekleştirilmektedir.











Biraz da kendi kültürümüzden örnek verecek olursak;
  • Ermeni Apostolik Kilisesi Mensupları: Türkiye'deki en büyük Hristiyan grup olan Ermeniler Noel'i 6 Ocak tarihinde kutlarlar. Tebrik şekli: Krisdos Dzınav yev haydnetsav! (Mesih doğdu ve belirdi) ve Orhnyal e Dzınuntı yev Haydnutyunı Krisdosi! (Mesih’in doğuşu ve belirişi mübarektir), veya Mutlu Noeller![20]
  • Rum Ortodoks Kilisesi MensuplarıRumlar Noel'i 25 Aralık tarihinde kutlarlar. Tebrik şekli: Kala Hristuyenna! (Mesih'in doğumu kutlu olsun) Καλά Χριστούγεννα veya Mutlu Noeller!.

4 Aralık 2018 Salı

Öğrenme Sanatı

Kendim için eğitimin farklı bir boyutunu sorguladığım bu zamanlarda bana en çok gösteren, hatta bunu insanların gözüne sokmayı sevdiğim, ünlü bir kitap ile anlatmak istiyorum. Bazı yabancı bloglarda bu tarz öğrenmeye "kaotik öğrenme" diyorlar, bende buna katılıyorum. Klasik eğitim ve öğretim tekniğindeki sırada oturup dinleme, basit çözümlenebilir örnekler ve denemelerden ileri geçip direksiyonu eline alıp, anın ihtiyaçları ile büyüme davranışı olarak görebiliriz.

Tahminen milattan önce 6. yüzyılda yazılmış olan, Çin İmparatorluğu 'nun felsefi kökenlerinden birisi olan günümüzde de bir çok alanda yol gösterici bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Sun TZU tarafından yazılan "Savaş Sanatı" isimli kitap, basitçe bakarsak 13 bölümden oluşan, savaşmanın inceliklerini felsefi olarak ele alan ama savaşı sadece ülkeler arası değilde aynı zamanda yaşam savaşı olarak nitelendirir isek her yerimize işleyecek olan bir anlatım olduğunu düşünebiliriz.

 En usta komutan, düşman tuzaklarını boşa çıkartır, ondan daha az deneyimlisi, düşmanın destekçilerini yok eder; daha sonra geleni, düşmanın askeri güçlerine saldırır; en kötü komutan ise surlarla çevrili kentleri kuşatmaya kalkar.

Kitapta geçen bir yerde yukarıdaki cümleler mevcuttur. Burada her komutanın sahnedeki yerini ve tarihe adının nasıl geçeceğini göstermektedir. En usta olanları hiç birimiz bilmeyiz, çünkü onlar problemleri en erken çözenler, geride iz bırakmadan. 

Sun TZU 'ya göre savaşın önemli elementleri mevcuttur;
(a) Uyum ( Ahlak ) Faktörü,
(b) Hava Faktörü,
(c) Arazi Faktörü,
(d) Liderlik Faktörü,
(e) Disiplin Faktörü

5 faktörlü bir planlamayı hayatın içine koyarsak, deneyimlerin eğitime geçişini sağlamak kolay olacaktır.
 Uyum faktörü; insanın ahlakını simgesidir, yaşama şeklini tanımlar. Hava faktörü içinde bulunduğu zaman dilimini anlatır. Arazi faktörü; alınması gereken yolun şartlarını gösterir. Liderlik faktörü; insanlarla olan iletişimin, cesaretin, güvenin simgesidir. Disiplin faktörü ise; ahenk içinde çalışan bir donanım yığınına sahip olmayı simgeler.

Savaşın hepimize bir maliyeti vardır, öğrenme durumunun da. Bütün bunları planlarken kitabın ikinci bölümünde dile getirilen maliyet ve karşılığında verilecek olan değerlerin incelenmesi gerekir. Amaç hedefe giden yolu uzatmak değil, zaferle sonuçlandırmaktır. 
  1. Üçüncü bölümde "Strateji"den bahseder. Buradaki amacın en pratik şekilde sonuca giderken fet edilen alana en az zararı vermek olduğudur. Yani öğrenmeye uyarlayacak olursak, yapmaya çalıştığımız işi başarırken en az denemede sonuca ulaşmış olmayı hedeflemeliyiz.
  2. Dördüncü bölüm "Taktik"ten söz eder. Burada genellikle ana amaç yenilgiden korunmaktır. Bu kişinin kendisinin elinde olan bir durumdur. Ama kazanma konusu için karşı tarafın hatasını gözetlemekten bahseder. Aslında buradaki amaç; kendine zarar vermeden ilerleme amacıdır. Bunu yaparken fırsatını bulunca kendine değer katabilmekte gerekir.
  3. Beşinci bölüm "Enerji" üzerine anlatımlarda bulunur. Buradaki hedef aslında manevra yeteneğini kullanmak için enerjiyi en verimli kullanılacak ölçeğe getirmek olarak çizilmiştir. Yani kendinize bir şey katmak için hayatınızı nasıl bir sistematik ile kullanacağınızı tasarlamanız gerekmektedir.
  4. Altıncı bölüm "Gücün kullanımı" üzerine nasihatlerde bulunur. Alanda daha dinç kalmak ve dayanıklılığı anlatır. Sonuca giderken en uzun süre dayanıklı kalan hedefe varacağını anlatır.
  5. Yedinci bölüm "Savaşta Manevra" üzerine anlatılarda bulunur. Buradaki amaç elimizdeki gücü doğru noktalara doğru toplayabilmek için manevra yapacak nitelikleri tanımlamaktır. Yani kendimizi geliştirmek istiyorsak nasıl gelişeceğimizi biliyor ve ona göre adımlar atıyor olmamız gerekir.
  6. Sekizinci bölüm "Taktik Değiştirme"yi anlatır. Burada da yolda ilerlerken yapılmaması gereken şeyleri görürüz, buna bazen liderlik edenin emirleri de girmektedir. İşte o anlarda durumu kendi lehimize çevirecek inisiyatifler almamız gerekir.

Her bölümünde durumu farklı bir şekilde irdeleyen Sun TZU, savaşı kazanmanın değil kaybetmemenin sırrını anlatmaktadır. 

Eğitim için yola çıkan bir birey, kendine has yöntemleri ile ilerlemeyi öğrenir. Bunu yaparken sürekli ilerleyemese de enerjisini doğru kullanırsa ve kendisini tanırsa hedeflediği yere en sağlam şekilde ulaşan kişi olur.

30 Kasım 2018 Cuma

Review: Uykusuzluk

Uykusuzluk Uykusuzluk by Henry Miller
My rating: 5 of 5 stars

Türkçe, Japonca, Fransızca, İngilizce ve Japon kadınlarının dilinden anlatılan aşkın uykusuzlukla tekrarlayan yüzünü içeren bir iç tartışma metni.
Kitap: "seni seviyorum" demenin erken olduğunu anlatmak üzere kurgulanmış.
Bir de Herman Hasse isimli yazardan alıntılar var;
"Aşkta yalvarmak ve istemek olmamalıdır..."
"Aşk kesinliğe varmak uğruna kendi yolunu bulma gücüne sahip olmalıdır."

Yazarın da tanımladığı gibi, "İnsanın sırtında deli gömleği varsa aklın bir yararı olmaz.". İşte bu yüzden vakitli ve vakitsiz uykular, arayışlar ve aşkların peşinde resim çizen bir yazarın sulu boya tonları arasında yeni notalar keşfettirebilecek bir rutinin içine düşmesi "deli gömleği" emaresidir.


View all my reviews

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Zinde Başlangıçlar

uyku eeg ile ilgili görsel sonucu
Uyku ve dalgaları

Aslında bu tarz davranışların temelini "volume up" şeklinde ingilizce kökenden gelen bir bakış açısıyla tanımlasak güzel olur. Neden bir yükselme isteği desek; gün içinde sporcu olmayan çalışan bir bedendeki 70-80 arası giden nabzın uyku ile 60'lara hatta 50'lere düşmesinin ardına güneşi selamlayan anlarda yükselişini hızlandırmak amaçlanıyor diyebiliriz.

2 Temmuz 2018 Pazartesi

#TekSöz 3: Tek Eşlilik


 Farklı bir kitabın satırlarından yaklaşmak istiyorum konuya, Adam Philips tarafından kaleme alınmış olan, Tek Eşlilik kitabının satırları arasında dikkati çeken bir çok aforizma var. Bunlardan bir tanesi ise;

Tek eşlilik yanında daime sadakatsizliği getirir, bir ihtimal olarak olsa da.

26 Haziran 2018 Salı

#TekSöz 2: Galileo'nun Pergeli

Galile Galileo
Kitap üstüne eleştirilerde ikincisi, Küçük İskender'e ait olan güzel bir eserden, Galileo'nun Pergeli ;
Yaşama hakkından çok; hayatta kalma hakkını kullanmaktayız.


24 Haziran 2018 Pazar

#TekSöz 1: Ölü Ozanlar Derneği

Ölü Ozanlar Derneği isimli kitaptan alınan bir tek söz üstüne tartışmak istiyorum....

Başarı denen tanrıyı kovalarken, gençlik düşlerini feda etmedi mi?

22 Nisan 2018 Pazar

#veri incelmesi Çocuk



Önümüz 23 Nisan, tam adıyla; Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak, 1920 yılında, ulusun egemenliğini devam ettirmek için temsili demokrasi ve kabine sistemiyle yönetilen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşu ve bu günün ulu önder M. K. Atatürk tarafından çocuklara armağan edilişinin 98. yıl dönümüdür.

Biraz irdelemek istiyorum;
libya çocuk savaşçı ile ilgili görsel sonucuÜlkemiz nüfus çalışmasına göre 2017 yılında nüfusun %28.3'ü çocuklar tarafından oluşturulmaktadır.
Bu duruma göre, seçilmiş ülkeler arasında en fazla çocuk nüfusuna sahip olan ülkelerden birisiyiz. Bizden daha fazla Suriye ve Libya mevcut... Tabi çocuklar böyle çoğalınca verimli kullanmak isteyen çok ülke mevcut.

Bir örnek olarak yandaki resmi verebiliriz....


Biraz ülkemizdeki çocuk durumuna bakacak olursak, 2000'lerin başında %80'lerde olan genel doğurganlık hızı düşmekte, 2017 yılında %70'lere gerilemiş vaziyette. 2016 yılında bir annenin ortalama yaşı 28.1'e yükselmiştir.

Aslında bu denklemdeki anneler, DSÖ tarafından belirtilen erişkin birey konumuna gelmiş kişilerdir.

Çocuğu olmayan aileler için ise Medeni Kanunda yer alan 305 ile 320 maddeleri arasında geçen şartlara göre, devlete ait olan "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü" tarafından yürütülmektedir. 
Yıllara Göre Evlat Edindirilme sayısı - TUİK
Yukarıdaki grafikte evlat edindirilme sayısı görülmektedir. Son veri olan 2016 yılında 216 çocuk aile/kişi tarafından evlat edinilmiş ve bir yuvaya kavuşmuştur.

Daha hazin bir konu ise aileleri yanından koruma altına alınan ve desteklenen çocuk sayısıdır; 214 bin (2016)

İlkokula başlayan kız çocuk sayısı üzerine yapılan araştırmalarda ise en yüksek oranla başı çeken il: VAN


İlkokulda Kız Çocukları - TUİK, 2016
Verileri çoğaltmak mümkün. Mühim olan, geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde büyümesini sağlamaktır. Sağlıklı bir eğitim ve aile yaşantısıdır. Tıbbi literatüre göre ideal bir anne eğitim süresi 11 yıllık okul hayatıyla mümkündür. Unutulmaması gereken en temel durum, eğitimin ailede başladığı ve ilk öğretmenin anne olduğudur.


Ulusumuzun kurucusu olan Gazi M.K.ATATÜRK 'ün tüm çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hepimiz için kutlu olsun.

17 Mart 2018 Cumartesi

Eski bir iletiden: "Deneyimleri Tasarlamak"

Modern hayatta çoğumuzun elde ettiği bir şey var, hayatta kalabilmek için efor sarfetmemek. Nedenini basitçe açıklayalım, 1900'lü yıllara göre gelişmiş olan teknoloji, bulunduğun coğrafyanın nispeten dünyanın geriye kalanına göre güvenliliği ve özgürlüğümüzden verdiğimiz feragatlar ile elde ettiğimiz başkalarının denetlenmesi durumu. Bunun bir kısmı aslında bizim için özgürlük daraltıcı olsa da sonuçta insan yaşamına eklenmiş olan bir süre olarak dönmektedir. 

Maslow'un Piramidi

Yukarıda ihtiyaçlar piramidini görüyoruz. Bu piramidin ilk iki katı için günümüz dünyası insanlık toplumunun yarısına uygun bir habitat sağlamaktadır.
"Geriye kalan %50'nin canı cehenneme" anlayışının varlığı başka yerde sorgulanacaktır.

Üstteki 3 basamak için tartışmalara başlamış olduğumuz dünyada piramit farklı bir yöne doğru gitmektedir. Aslında içerik çok basit bir şekilde kurgulanmış, mutluluk dediğimiz şey bireysel bir durum. İhtiyaçlarımızı fark edip, bunları giderip, çevremizce güçlü bir birey olmuş olmak kendini gerçekleştirmiş bir birey olmak için yeterlidir. Ancak günümüz "tüketici toplum" anlayışında yeni ihtiyaçlar "yaratılmış" ve bu ihtiyaçlar ışığında kendini tamamlamak için harcanması gereken değerler değişmiştir. 
"Deneyimleri tasarlamak" derken, kişisel ihtiyaçlarına göre edinmek istediğin gelişim basamaklarını kendince çizeceği bir dünya yani "kaderi" çizmek demek istediğimiz yerden, reklamlar ile sosyal medya ile telefon objektiflerinden çıkanlar ile başkalarına göstermelik ve aslında kendin için ne tarz bir öneme sahip olduğunu çözemediğin bir dünyanın esiri olarak geçiyor günler. 

Olması gerekenleri tartışacağımız bir noktadayız. 

İnsan bireysel bir canlıdır, dünyada çizdiği çizgi hepsinden önce "individualist" olması gereken bir yerdedir. Kendini mutlu edecek şeyleri yaparak varlığını stres dengesinde ve kendini gerçekleştirerek yaşamış olacaktır. Bunun için yapması gereken her şeyi kendine göre tasarlaması gereklidir. Piramidin en üst basamağına gelince artık dışarıdan duyduklarından bağımsız bir şekilde "sanat için sanat" anlayışı gibi "yaşamak için yaşamak" anlayışına gelmiş, kendi ömrünü kendi imzasıyla tamamlamış bir birey olarak var olacaktır.

Başkalarının esiri olmadan, toplumsal birliktelik içinde özgürce yaşamak için "deneyimleri tasarlamak" işini bireyselliğe indirgemek en güzel teknik olacağa benziyor.

3 Ocak 2018 Çarşamba

Güçlü "Ben" oluşturmak için bir yıl

Burada aylık olarak ilerleme ve eklemeleri gireceğim bir nokta olarak görüyorum. Bu süreçte blog içerisine eklediğim yazılardan bağımsız olarak, bir birey olarak kendi adıma ilermenin sadece spontan olmadığı kanaatine varmamın getirisini deneyeceğim.

Geçen yıldan öğrendiğim önemli bir bilgi hayatta bazı şeyleri otomatikleştirmek, geriye kalan işlere ayırdığınız zamanı arttırmakta ve düşüncenizi odaklamanız gereken durumlarda size büyük artılar sağlamaktadır. İşte bunu çözümlemek için kendime bazı "döngüler" oluşturup, ritüeller şeklinde günün bir kısmını geçirip, mümkün mertebe; yer, zaman, kişi, durum fark etmeden gerçekleştirmeye çalışarak bu döngüleri korumayı deneyeceğim.

Bugün yeni yılın 3. Günü ve bugün itibari ile 3 tane ritüelle güne başlıyorum. Son 3 gündür bu 3 ritüelli her sabah uyguladığım için artık ritüel olarak kabul edeceğim.

Kendime koyduğum kurallar;

1. İhtiyaçlar ritüelleri belirler, eğitime hizmet edecek her şeyi ritüelleştirmeliyim.
2. Bir döngüye zarüri koşullarda 2 günden fazla ara vermeyeceğim.
3. Verilen ara süresi ne kadar ise, o süreçte kaybettiğimi sonraki süreçte kazanacak şekilde programlama yapacağım.

Geçen senelerde okuduğum, aslında hayatımda var olan güzel gelişmelerden de bir kaç örnek vermek istiyorum. 

Ajanda tutmak ve düzenli davranmak insan için en başarılı hatırlama tekniğidir. Not tutmak ve kendince not tekniği geliştirmek düzen için en önemli adımdır. Ezber konusunda benim gibi "özürlü" bireyler için geliştirilmiş uygulama flaş kartlardır.

Örnek programlar aşağıdadır.