Bu Blogda Ara

Translate

31 Mayıs 2016 Salı

Türkiye ve Değer Algılar 2

Önceki yazıya devam edelim:

Sıradaki grafik ülke yönetimine halkın bakış açısını ortaya koyuyor:

Ülkemizde ortaya çıkan krizler, değişine yönetimler ve bu yönetimlerin ortaya koyduğu yönetme şekillerinin bir sonucu olarak güvende yıllar içinde değişmektedir.

Buna rağmen kabul edilir tek bakış açısı, 2001 yılının krizinin getirdiği güven kaybı ve sonrasında farklı bir bakış açısı arayan ülkenin ortaya koyduğu refleks sayılabilir.
Geriye kalan yıllardaki tablo ortalama düzeylerden çok farklı bir yapıda seyretmemektedir.

Bir başka yönden önemli bir konuyu irdelemek gerekli. Ülkemizde işlek sokaklarda sık karşılaştığımız toplu dilekçe imzalama ve bununla kamuoyu oluşturup algıyı yönlendirme isteği mevcut.

Yandaki grafikte ise toplu dilekçe imzalamak üstüne ülkemideki yıllara bağlı değişen tutumu görmekteyiz. Mavi olanlar "imzalarım" diyenler, kırmızı olanlar "gerekirse imzalarım" diyenler ve sarı olanlar ise "kesin imzalamam" diyenleri göstermektedir.
Toplu hareket etme bilincinin göstergesi olarak görmediğim hatta bence bireyin devlete karşı gücünü gösterme aracı olmayan bir konuyu ben toplumun hareketi olarak değerlendiremiyorum ne yazık ki. Bunun yanı sıra değişen kanunlar bu tip eylemlerde ne tür sonuçlar doğurur onu da sorgulamak gerekli. ( Bu alanda daha önce okuduğum toplu dilekçe verildi diye haklarında soruşturma açılan insanlar olması nedeniyle toplu dilekçe verecek arkadaşların kanunu okumalarını öneririm.)

Bu da ülkemizin can alıcı gerçeklerinden bir tanesi, ülkemizde siyasal görüşün "Sağ-Sol" düzemindeki yeri.

Genel anlamda bakınca ülkemizde sol görüş bulunmamakla birlikte ülkecek aynı tarafa bakan sert ve yumuşak insanlar olarak yorumlanabilir.
Bütün bunların yanı sıra bir de yıllara göre daha "sağ"cı bir nesil yetiştiği de ortadadır.


Tabi bu yönetim şekli içinde ülkemizdeki demokrasinin durumu da sorgulanmaktadır. Burada "Demokrasi arzı" yani "Ülkemiz bugün ne ölçüde demokratik yürütülüyor?" sorusuna verilen cevap 6.39/10 iken "Demokrasi Talebi" yani " Sizin için demokratik bir yönetime sahip bir ülkede yaşamak ne kadar önemli?" sorusuna yanıt ise 8.53/10 olarak nitelendiriliyor. Bu durumda 2.14'lük bir değerde demokrasi açığımız bulunmaktadır. Yani daha çok yolumuz var hayallerimize varmak için diyebiliriz.

1. Yazı: http://zortuk.blogspot.com.tr/2016/05/turkiye-ve-deger-alglar-1.html

Kaynak: http://www.bahcesehir.edu.tr/icerik/1725-turkiye-degerler-atlasi-2012-yayinlandi

30 Mayıs 2016 Pazartesi

Türkiye ve Değer Algılar 1

Bugün sizlere ülkemizin algıları ve algılar ile değerleri arasındaki ilişkiyi anlatan çok büyük bir çalışmanın 2011 yılı vergilerini anladığım kadarıyla aktarmaya çalışacağım. Buradaki amaç toplumun yapısal durumu ve bu yapısal durumun ortaya koyduğu sonuçları:

Çalışma; "Dünya Değerler Araştırması 1981-2011" isimli bir çalışma ve ülkemizde yapılan kısmını Bahçeşehir Üniversitesinden Yılmaz ESMER üstlenmiş. Ortaya çıkan yayının 2011 ve 2012 verilerini paylaşacağım sizlerle...

Bu çalışma, 1981 yılında 25 ülkede yapılmaya başladın. Dünyanın geniş kapsamlı sosyal bilimler projesi olarak nitelendirilmektedir. 1991, 1996, 2001, 2006 da tekrarlanan çalışmanın sonun yayını 2011-2012 yıllarında ortaya çıktı. Bu çalışmaya şu ana kadar en az bir kez katılan ülkeler ile dünya nüfusunun %90'ı değerlendirilmiş oldu.

Bu çalışmanın amacı, toplumun temel dinamiklerini ortaya koymak ve değerlerinin karşılaştırmalı saptanmasını sağlamaktır.

İlk istatistik verisi "Temiz Toplum" üstüne ve burada toplumun güven duygusu ve yolsuzluklar üstüne değerlendirme yapılmıştır.






Ülkemiz tablounun sol tarafında bulunmaktadır. Ufak bir yorumda bulunacak olursak güven oranı düşük ama vatandaşları tarafından temiz olarak nitelendirilen durumdadır.








Bir başka istatistiki veri de ülkemizdeki mutluluk oranı ve yıllara göre değişimi üstünden ortaya çıkmıştır. Soruya verilen cevaplardan "çok" ve "biraz" olanlar mutlu, "pek değil" ve "hiç değil" olanlar ise mutsuz olarak nitelendirilmiştir.


Sıradaki grafik ise "Yaşamdan memnuniyet" konusunda bilgi vermektedir. Yıllara göre insanların hayatlarından memnuniyeti 1'den 10'a kadar numaralandırılmıştır.


Yandaki grafik, ülkemizin endişe durumunu göstermektedir. 1. sütun hayat pahalılığını, 2. sütun çocukların eğitimini, 3. sütun bir terör saldırısını, 4. sütün işini kaybetmeyi ve işsizliği, 5. sütun iç savaşı, 6. sütun telefon ve postaların izlenmesi konusundaki endişeyi ortaya koymaktadır.
En basit yorumu ile "Mazlov'un ihtiyaçlar prtamidi" kıvamında bir veri toplandığı düşünülebilir. Temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için kullanacağımız argüman olan para ve parayı kullanma gücümüz en büyük endişemiz, özel yaşam gizliliği konusu ise rahatlık duyduğumuz alan olarak değerlendirilebilir.

Sıradaki grafik orduya duyulan güven konusunda:

Bu alandaki araştırma sonucu da yıllar geçtikçe güvenin azaldığını göstermektedir. Bunun yanı sıra araştırmanın ilerleyen bölümünde biraz daha ayrıntılı veriye rastlamaktayız. Bu veri de ülkenin doğusuna gidildikçe güvenin daha çok azaldığını özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde güven oranının %43'leri gördüğünü söylemektedir.

Yazı daha çok uzun olmasın diye bu konunun diğer bölümlerini diğer yazılarımda değineceğim.


Kaynak: http://www.bahcesehir.edu.tr/icerik/1725-turkiye-degerler-atlasi-2012-yayinlandi

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Algı Yönetimi Serisi; Kontrol yöntemleri

Öncelikle bir tanım yapmak gerekli, insan bedeninde ve zihnine hükmetmek için bir şekilde yönlendirmek gerekir. Bunun global versiyonu olan algı yönetimi üstünde biraz derinleşip bir kaç algı yönetim tipine bakmak istiyorum.

Ama bunlardan önce bir köşe yazısında denk geldiğim ve bu alanda önemli gördüğüm bir sözü paylaşmak istiyorum:

İnsanların algısını değiştirerek “gerçekte olmuş olanı” istenilen doğrultuda “yeniden oldurmak” algıyı yönetmektir.

Bütün bunlar ışığında farklı yöntemlerden bahsedebilir:
*not: bu yazıyı anlatırken herhangi bir kurumun adını vermek istemiyorum ancak günümüz olay ve olgularından örnekler kullanarak yaşayan bizlere farklı bir bakış katmak istiyorum.


1. Saldırma: yıllar öncesi hatta devirler öncesinin klasik bir felsefesi olan en iyi savunma saldırıdır savı bunu en kolay açıklayan cümledir. Birçok siyasi yönetim tarafından dünya üstünde sürekli kullanılmaktadır. Pratik bir mantıkla, halkın algı derinliğine bağlı olarak fikrin doğruluğu ya da yanlışlığı aranmadan karşı tarafı bir savunma yükümlülüğü içerisine sokmak bunun ilk adımıdır. Günümüz Türkiye'sinde kullanılan bu yöntemde durum isterse yalan bile olsa fikrin durumu açıklığa kavuşturuluncaya kadar "algı yönlendirmesi" tamamlanmış olur.
 Peki bu durumda nasıl bir yöntem izlenmeli diyecek olursak; aynı yöntemle karşılık vermek gereklidir. Bunun bir savaş olduğunu varsayalım, size saldıran kişi kılıçla bir darbe salladığında ona karşı bir kılıç kullanabilirsin ama bu size saldırmada pek yardımcı olmaz onun için kılıcı kalkanla değil kılıçla savurmak gerekir.

2. Korkutma: bu aslında gücünü göstermek, aba altından sopa göstermek gibi bir durumdur. Zaten yönlendirmede büyük sorun çekmeyeceğiniz bir kitle varsa bu kitleyi buraya kanalize edebileceğinizi gösterebiliyorsanız rakibiniz olan fikri savunanları korkutarak geri çekebilirsiniz. Bu ülkenin yapılanmasından bir örnek ise, devlet desteği alan kişilerden desteğini çekme iddasıdır. Bu yöntem ile istediğiniz fikri yok edebilir ya da kabul ettirebilirsiniz.

3. Saptırma: olayları çeldirici yorumlar ile farklı noktalara götürüp orada yorumlanmasını ve istediğiniz ana fikrin elde edilmesini sağlayabilirsiniz. Yıllardır mahalle aralarında yerlerde oynana "bul karayı, al parayı" oyunu bu alanda yapılan güzel bir egzersizdir. Farklı deneylerde de gösterilen durumlar var, bir kaç kişinin toplanıp tek yöne baktığı ortamda ortama yeni gelen kişinin de baktığı yön aynıdır.

4. Rıza Yöntemi: insanı kendi isteğiyle bir konuya razı etmektir. Bu alanda farklı bir bakış da "marka sadakati" olabilir. Bir tür holiganlık olarak da nitelendirilebilir. Bu durumun ileri halidir. Ülkemizden örnekler verecek olursak; seçimlerde oy kullanma şekli, insanları dil-din-ırk ayrımına göre değerlendirip ortak paydada buluşmaya çalışmak, ortak payda ararken doğruluktan değil bağlılıktan faydalanmaktan söz edilebilir.
Bütün bu durumda kişi neyi neden seçtiğini bilmez, tercihini sorgulamaz, bağlılığı ve biat kültürüyle kabul eder.


Bilgi birikimime derlemeleriyle, düşünceleriyle destek olan arkadaşlarımdan ve yazısını beğendiğim bu metinden edindiğim bilgileri sizlerle paylaştım. İlerleyen dönemlerde daha derin bilgiler de ekleyeceğim bu konuya. 

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Algılarımız ile biz...

Bu sefer farklı bir konum var. Aslında popüler bir konu aynı zamanda. Bu konuyu popüler yapan şey ise modern çağ, aslında bizim ilgimizi isteyen her şey...

Çeşitli sözler vardır ya, mesela; "Televizyon, insanları şirketlere satan bir cihazdır." gibi. İşte oradan bir şey anlatmak istiyorum. Ya da yıllarca sırasında oturduğumuz okulun bize taktığı gözlüğün gerçirdiği görüntü dalgasının getirisini anlatmak istiyorum.

Konu "Algı Yönetimi", olay insanı ya da toplumu yönlendirmek. Aslında önce sizlere bir video göstermek istiyorum:


Ted videosunda bir mühendis gözünden dünyayı anlatıyor Zeynep Sarılar. Kendisi bir teknoloji firmasında yönetici olan iş kadını. Bu yapısının getirdiği nitelikler ile, ekibini belli bir hedefe yönlendirmesi gerekli ve bu noktada algısını insanlara aktarmalı. Bunu yaparken dünyadan edindiği bilgi ile mesleğini karıştırarak sonuca varıyor.

Farklı bir noktadan bakalım; modern siyaset, politika, eğitim hatta gıda bilimi bile artık bu durumda. Bir marketin reyonlarında gezerken alacağınız ürünler ve bu ürünlerle ilişkili ürünlerin dizilişi, fiyatlandırılması bile ufak oyunlar içeriyor.
 Yandaki resim en basitinden bir örneğini içeriyor ve böyle bakınca zeka dolu hamleyi görüp gülümsetiyor.
Az daha çevremize bakmaya başlayınca dünyanın bunlarla dolu olduğunu görüyoruz. Televizyonda dolaşan reklamlar, markete adımınızı atınca ilk karşınıza çıkan reyon, büyük bir mağazadan çıkmak için her yeri dolaşmanızın gerekmesi, birilerinin meydana çıkıp halka "algı operasyonu yapıyorlar sizi şu yöne çekiyorlar" deyip o yönü kötü gösterip öteki yöne kaydırmaya çalışması bunların küçük örnekleridir.

Şimdi bir durup az çevrenize bakın, masanızı neye göre düzenlediğiniz, bilgisayarınızdaki dosyaları nasıl sınıfladığınızı düşünün. Bütün bunlar sizin algı yönteminizle ilgili.

Videoda geçen güzel bir örnek, aldığınız bardağın tipi bile sizin zihninizle ilgili bir durum.

Bir de modern zamanın satıcılarının size fikirlerini nasıl sattığını düşünün, onlar bu alanda çok derin bilimsel araştırmalar yapmış kişilerdir. Hatta çok çeşitli kurumlar ile durmadan aranızda verilerinizi topluyorlar. Hepimizin bildiği en klasik yönü ile internet sitesinde gezerken karşımıza çıkan reklamların son aramalarımız, mesajlarımız hatta smslerimiz ile ilgili olması birer örneğidir.

Şimdi benim ilginç bulduğum ve bu alanda kendimi sürekli kontrol etmeye çalıştığım bir örnek daha vereceğim; fiyatlandırma...
Fiyat etiketleri, öyle güzel ayarlanmıştır ki... 99,99 yazıyor, kasada 100 ödersiniz, aklınızda onun fiyatı 2 haneli kalır. Sizin için fiyatın büyüklüğü, birler, onlar, yüzler, binler üstünden gider. Ne de olsa zenginliğe milyoner, milyarder demiyor muyuz? Dokuz milyoner diyeni hiç duymadım.

Ödeme yaparken de etikete bakarken de bakış açımız aynen böyle işleyip oradaki o yüzde birlik fark ile bizde çığır açtırıp analiz yeteneğimizi kısıyor. Hatta ben bunu o kadar sık yaşıyorum ki, Dur bak onun fiyatı bu deyip kendimi durduruyorum.

Düşünün siz kaç kere kendinizi frenlediniz...

24 Mayıs 2016 Salı

Kahve Deneyimleri

İnsanların en çok tükettiği sıvılar arasında gelen ve benim en büyük zevkim olan kahveden söz etmek istiyorum bu sefer. 

Çok çok eskilerde Habeşistan'dan dünyaya yayılmış olan, o dönemde sadece suda büyük partiküllerle ısıtılan ve servis edilen içecek zamanla daha ince çekim ve farklı pişirme teknikleri ile yapılmaya başlandı.

Dönenceler arasında yetişen güzel birer yeşillik olan kahve, yüksekliği, toprağın yapısı, beslenmesi ve hasadından sonraki işlemleri ile tadına kavuşur. Sonrasında usta ellerde kavrulan ve doğru şekilde çekilen kahvenin, sevilen yöntemle doğru bir şekilde pişirilmesi ya da demlenmesi gerekir. Ha bu da yetmez bir de bunun yanı sıra içmeyi de bilmek gerekli.


Dalında bir kabuklu meyve olan kahve, toplandıktan sonra gün ışığıda kurutulur ve kabuğundan ayrılarak çekirdekleri elde edilir. 


Temelde iki farklı çekirdeği düşünerek yola çıkabiliriz; arabika ve robusta çekirdekleri. İlk olarak arabikayı düşünecek olursak 800-2000 metre yükseklikte yetişirler. Robusta ise daha alçak düzeyde 0-600 metre arasında yetişir. Bu yükseklik farkları doğal olarak tatlarına ve aromalarına etki etmektedir. ,

Piyasada çok fazla çekirdek ve bu çekirdeklerin özelliklerinden bahseden site var. Bunun yanı sıra nesil nesil kahveciler ve bunların pişirme teknikleri var. Ben ise klasik bir tadımcı olarak yeni nesil kahvecilerin mentalitesini seviyorum, 2. nesil kahvecilerin yapısını. Güzel kahveyi güzel bir yerde keyif alırken içmek en güzelidir benim için. Bunun için de sadece kendime ait bilgileri paylaşacağım.


Tabi bütün bunlara girmeden önce klasik bir kaç yönünden bahsetmek istiyorum kahvelerin:

İçeriği; temelde kafein aklımıza gelir bu noktada. Kafein doğal alkoloiddir. Doğada kakaonun içerisinde bulunur. İnsan beyni üstünde uyarıcı etkisi mevcuttur. Bu etki, uyanıklık, kalp hızında çarpıntıya varan artış, terleme, titreme, sinirlilik düzeyine çıkabilir. Her madde gibi bunun da insan bedeninde toksik olma olasılığı mevcut ve bu düzeye gelince ölümcül etkileri de ortaya çıkabilir. Genellikle 30 bardak filtre kahvenin bu düzeye getirebileceğini söylemektedirler.
Ürün Kafein her 100 ml

Kahve(Filtre) 60 mg
Kahve (kuru) 42 mg
Çay 28 mg
Kola 13 mg
Bazı noktalardan bakarsak, temelde tükettiğimiz ürünlerin kafein miktarları yukarıdaki gibidir.
Kafeinle ilgili atlanmaması gereken özelliklerden birisi de diüretik etkisidir; yandaki şekilde görüldüğü gibi.
Bu etkinin önemli sonucu biz insanların zaten az tükettiği suyu daha da azaltarak vücuttaki su oranını düşürmektedir. Bu konuda da dikkatli olunmasını öneririm.
Bundan sonraki yazılarımda kahve çekirdekleri ve öğütme, kahve türleri ve kahve kabuğundan çay konularında paylaşımlarım olacaktır.


22 Mayıs 2016 Pazar

Eduroam ve Windows 10

Okuldaki kontrol çılgınlığının getirdiği büyük değişim aslında hem iyi oldu hem de kötü. Buradaki iyi olan durum evrensel bir ağa girmiş olmak, kötü olan ise altyapıyı hazırlamadan buna girmiş olmak oldu. Bende burada yaşadıklarımdan dolayı sizlere bunu paylaşmak istedim.

Üniversitede Eduroam ağı pc ile nasıl açılır?

Biliyorsunuz ki bu alanda bir site var, içerisinde ise İOS, Android, Windows XP ve Vista üstüne anlatımlar mevcut ama bunu yapan kişiler yılın 2016 olduğunu Windows'un nerdeyse 8 sürümünü bile desteklemediğini fark etmiş durumda değil. ( Gerçi hala her yer XP ama olsun)

Bende okuldaki denemelerimde sonuca vardığım eduroam ayarlarını size anlatmak istiyorum:

1. Adım:

Pc'ye SecureW2'yi indiriniz.

Biraz nette dolaştım ve her yerden https://www.securew2.com/solutions/eduroam/ linkine bağlantı gördüm ama ben buradan bir türlü bu programı indiremedim.

Kendi drive hesabım üzerinden verdiğim linki kullanarak indirebilirsiniz:

SecureW2 ( .exe uzantılı bir dosya, kendi pc'me kurduğum kurulumu gönderiyorum. )

Not: Link kısaltma yapılmıştır. 3 sn bekleyip linke ulaşabilirsiniz.

2. Adım:

SecureW2'yi pc'nize standart bir program kurar gibi kurduktan sonra çalıştırınız. Önünüze gelen bölümdeki ayarları aşağıdaki fotoğraflardaki gibi yapınız:


"Kullanıcı adı" ve parola kısmını üniversiteniz belirler. Ege Üniversitesi için öğrencinosu@ogrenci.ege.edu.tr adresi kullanıcı adı, parola TC Kimlik Numarası olarak verilmiş durumda. Bunları girince alanı ve belgi kısmını program kendisi dolduracak.

Sonra tamama bastığınız pc'yi yeniden başlatmanızı istiyor. Yeniden başlattığınızda, sizin için bir kimlik kartı görevi görecek programı tamamlamış olacaksınız.

3. Adım:

Kablosuz ağdan, "Eduroam" ağına bağlanma kısmı
Aslında bu adım ve sonrasını kendiniz yapmışızdır kesinlikle ancak ufak bir farkla yapmanızı öneriyorum ben. 

Hemen sağ alttaki Wi-Fi simgesine sağ tıklayıp "Ağ Paylaşım Merkezi'ni Aç" diyerek gidiyoruz.
Önünüze çıkan sayfada yukarıdaki kısımda var olan "Yeni bağlantı veya ağ kurun" kısmını seçiyoruz.

Yukarıdaki fotoğraftaki ekran önünüze geliyor ve buradan "Kablosuz ağa el ile bağlan" yazan yeri seçip ileri diyoruz.

Gelen ekranda "Ağ adı" kısmına "eduroam", güvenlik türü kısmına "WPA-Kuruluş" seçip devam ediyor ve ileri diyoruz.

Ekrana tamamlandığını gösteren bölge geliyor ama hemen çıkmıyor, "Bağlantı ayarlarını değiştir" kısmına basıyoruz ve aşağıdaki ekran açılıyor.
Bu ekrandan "Güvenlik" sekmesini seçeceğiz ve karşımıza aşağıdaki ekran gelecek.
Yukarıdaki gibi sadece "Ağ kimlik doğrulama yöntemi seçin:" yazan yerin yanına tıklayarak "SecureW2" içeren seçeneği seçip tamama basacağız.

Bu işlem sonrasında Eduroam'ı ben kullanmaya başladım. Sorun yaşamamak için genellike DNS ayalarımı otomatikte tutuyorum. Bunun yanı sıra harici bir VPN kullanmıyorum. Ağdan kopukluk yaşadığım zamanlarda hızlı bir yeniden başlatma hayat kurtarıcı oluyor.

İyi gezinmeler dilerim.

Bu blog neden var?

Garip sorulara cevap vermek için değil aslında, temel ilkemin devamı için mevcut bir blog bu.

Söz uçar yazı kalır.

Yukarıdaki mentalitenin getirisi olarak kendimce bir kaç kural belirleyip o kurallar çerçevesinde bir iş yapacağım ve paylaşımlarda bulunacağım. Bu paylaşımlar ile ortaya çıkan sonuçlar belkide çoğumuzun yapmadığı şeyler olacak.

Kurallarım da şunlar olsun:

1. Her şeyi yaz.
2. Yazdığını uygula
3. Seriyi bozma, zinciri kırma, devamlılıktan kaçınma
4. Paylaş ki çoğalsın
5. Bilmediğini öğrenmek için araştır, geliştirmek için paylaş


Kurallar kısmını bir çırpıda yazdım ama zamanla geliştirmek üzere yazdım. Bu sayfadan maddi bir gelir beklentisine girmeden, kendimce bilgilerimi paylaşacağım bir döküman oluşturmak ve ileride baktığımda kendimi görmek istiyorum.