Bu Blogda Ara

Translate

yönetim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yönetim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Aralık 2017 Pazartesi

"Multitasking" Tartışmasında Ben


Burada tartışılması gereken aslında çoklu görev yapmanın ve risk değerlendirmenin ilişkisi olmalıdır. Çoklu görev yapmaya çalışmak derken mesela dişleri fırçalarken haber okumak gibi değerlendirir isek düşük riskli iki görev olduğu için beden zorlanmadan yerine getirebilir. Çoğu kişi de buna benzer basit işler yapmaktadır.


multitasking ile ilgili görsel sonucu

Aslında bu ara iki tarafı da savunan görüşleri içeren makaleler okudum. Bunların bir kısmı bilimsel bir kısmı popüler bilim tarzında olsa da bir kaç farklı görüş ortaya çıkardı bende. Kendimi de düşününce bu konunun önemli olduğunu düşünmeye başladım.

Modern bilgisayarların hatta cep telefonlarımızda "RAM" çılgınlığı ile boy gösteren, sınırsız denilecek düzeydeki işlemciye sahip biz insanlarda mevcut mu? En büyük tartışma konusu bu olsa gerekli.

Kimisine göre cinsiyete göre değişmekle birlikte var, bu fikri savunanlar kadın bireylerin bu alanda daha başarılı olduğunu düşünmekteler. 
Peki tüm bu hareketlere bir örnek telefon kullanmak ve araç kullanmak işlemlerinin aynı anda yapılması olarak görülebilir. İngiltere tabanlı anket çalışmasında araç kullanırken sms atan kişilerin atmayanlara oranla 4 kat daha sık kaza yaptıkları ortaya çıkmış. Bu çok görevi aynı anda yapmanın bir örneği lakin sonuçlarının hezimet olduğunun ispatı gibi görünmektedir.

görsel planlama ile ilgili görsel sonucu
Yaşamda riskleri düşürmenin yolu da çoklu görev yerine düzenlenmiş görevler ile hızı düşürmektir benim için. Zaman kontrolü benim için yaşamdaki en büyük verimliliği sağlamıştır her daim. Bunun için görselleştirmeyi kullanmaktayım. Bu alanda ilerlemek isteyen herkese en büyük önerim, görevlerin kendinize ait bir metodoloji ile görselleştirip zamansal bir diagrama bölmek. Kalitesi yüksek, riski düşük ve verimliliği yüksek bir planlama yöntemi olarak "yüksek öncelikli" işler için "multitasking" yapmamak can kurtarıcı olabilir.

2 Şubat 2017 Perşembe

Meritokrasi

Bu sefer, siyasi bilimlerden bir noktada ufak bir bilgi paylaşmak istedim. Yönetim tiplerinin tartışıldığı dünyamız içerisinde, bir de farklı gözle bakmamız gereken durum var.

Yönetim şekillerini ilkokuldan beri anlatırlar, ülkemize Atamızın en çok yakışır gördüğü yönetim şekli "Demokrasi" şeklidir. Bunun bile kendi içinde şekilleri var. Örneğin, site devletlerindeki "tam katılımlı demokrasi" gibi herkesin her konuda fikrini belirttiği ya da bizim ülkemiz gibi "yarı katılımlı demokrasi" şeklinde bizim adımıza işleri hızlandıracak bir meclisin görev aldığı demokrasi türü.

Bütün bunlar dışında ütopik bir durumdan bahsetmek istiyorum; MERİTOKRASİ

Tek cümlede tanımlar isek; yönetmeyi hak edenlerin yönetmesi anlamına geliyor. Ama böyle bir şekilde bakınca durum biraz daha sert gibi duruyor. İktidarın kaynağı bilgi ve bilgiyi yönetmeye dayanıyor. Ama konuyu az derinden inceleyelim;


  • Kamu yönetimi: burada görev alacak kişinin, görev alacağı alanda yetkin ve bilgili olması şartı, buraya gelirken bunları objektif bir şekilde ispatlaması gibi bir durum mevcuttur.
    Örnek olarak; Osmanlı Devleti, Devşirme sistemi gösterilebilir.
  • Liyakat: kelime anlamı "yaraşırlık" (TDK'dan baktım) demek, sistemin özünü oluşturan mantalite budur.
Ufak bir manifesto ile bu sisteme bakacak olursak;

İngiliz Meristokrasi Partisi Manifestosu;


  1. Kayırmacılık yoktur: Ailenizin değil, sizin kim olduğunuz önemlidir.
  2. Yandaşçılık yoktur: Başkalarının sizin için ne yapabildiği değil, sizin ne yapabildiğiniz önemlidir.
  3. Ayrımcılık yoktur: Cinsiyet, ırk, din, yaş, geçmiş önemsizdir. Yetenek her şeydir.
  4. Eşit imkânlar: Herkesle aynı noktadan başlar ve yeteneklerinizin sizi götürdüğü yere gidersiniz.
  5. Tatminkar erdemler: En başarılı insanlar, en yüksek tatmine erişirler.

Demokrasinin okulda öğretilen tanımlamaları ile karşılaştırmak, bunları kıyaslamak ve halkın herkesimi için durumu gözetlemek de biz okurlara kalmıştır.

Liyakat üstüne Yusuf Has Hacib'den Kutagu Bilig'den seçmeler okumak için...
Parti üzerine okumak isteyenler için: Meritocracyparty

31 Mayıs 2016 Salı

Türkiye ve Değer Algılar 2

Önceki yazıya devam edelim:

Sıradaki grafik ülke yönetimine halkın bakış açısını ortaya koyuyor:

Ülkemizde ortaya çıkan krizler, değişine yönetimler ve bu yönetimlerin ortaya koyduğu yönetme şekillerinin bir sonucu olarak güvende yıllar içinde değişmektedir.

Buna rağmen kabul edilir tek bakış açısı, 2001 yılının krizinin getirdiği güven kaybı ve sonrasında farklı bir bakış açısı arayan ülkenin ortaya koyduğu refleks sayılabilir.
Geriye kalan yıllardaki tablo ortalama düzeylerden çok farklı bir yapıda seyretmemektedir.

Bir başka yönden önemli bir konuyu irdelemek gerekli. Ülkemizde işlek sokaklarda sık karşılaştığımız toplu dilekçe imzalama ve bununla kamuoyu oluşturup algıyı yönlendirme isteği mevcut.

Yandaki grafikte ise toplu dilekçe imzalamak üstüne ülkemideki yıllara bağlı değişen tutumu görmekteyiz. Mavi olanlar "imzalarım" diyenler, kırmızı olanlar "gerekirse imzalarım" diyenler ve sarı olanlar ise "kesin imzalamam" diyenleri göstermektedir.
Toplu hareket etme bilincinin göstergesi olarak görmediğim hatta bence bireyin devlete karşı gücünü gösterme aracı olmayan bir konuyu ben toplumun hareketi olarak değerlendiremiyorum ne yazık ki. Bunun yanı sıra değişen kanunlar bu tip eylemlerde ne tür sonuçlar doğurur onu da sorgulamak gerekli. ( Bu alanda daha önce okuduğum toplu dilekçe verildi diye haklarında soruşturma açılan insanlar olması nedeniyle toplu dilekçe verecek arkadaşların kanunu okumalarını öneririm.)

Bu da ülkemizin can alıcı gerçeklerinden bir tanesi, ülkemizde siyasal görüşün "Sağ-Sol" düzemindeki yeri.

Genel anlamda bakınca ülkemizde sol görüş bulunmamakla birlikte ülkecek aynı tarafa bakan sert ve yumuşak insanlar olarak yorumlanabilir.
Bütün bunların yanı sıra bir de yıllara göre daha "sağ"cı bir nesil yetiştiği de ortadadır.


Tabi bu yönetim şekli içinde ülkemizdeki demokrasinin durumu da sorgulanmaktadır. Burada "Demokrasi arzı" yani "Ülkemiz bugün ne ölçüde demokratik yürütülüyor?" sorusuna verilen cevap 6.39/10 iken "Demokrasi Talebi" yani " Sizin için demokratik bir yönetime sahip bir ülkede yaşamak ne kadar önemli?" sorusuna yanıt ise 8.53/10 olarak nitelendiriliyor. Bu durumda 2.14'lük bir değerde demokrasi açığımız bulunmaktadır. Yani daha çok yolumuz var hayallerimize varmak için diyebiliriz.

1. Yazı: http://zortuk.blogspot.com.tr/2016/05/turkiye-ve-deger-alglar-1.html

Kaynak: http://www.bahcesehir.edu.tr/icerik/1725-turkiye-degerler-atlasi-2012-yayinlandi

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Algı Yönetimi Serisi; Kontrol yöntemleri

Öncelikle bir tanım yapmak gerekli, insan bedeninde ve zihnine hükmetmek için bir şekilde yönlendirmek gerekir. Bunun global versiyonu olan algı yönetimi üstünde biraz derinleşip bir kaç algı yönetim tipine bakmak istiyorum.

Ama bunlardan önce bir köşe yazısında denk geldiğim ve bu alanda önemli gördüğüm bir sözü paylaşmak istiyorum:

İnsanların algısını değiştirerek “gerçekte olmuş olanı” istenilen doğrultuda “yeniden oldurmak” algıyı yönetmektir.

Bütün bunlar ışığında farklı yöntemlerden bahsedebilir:
*not: bu yazıyı anlatırken herhangi bir kurumun adını vermek istemiyorum ancak günümüz olay ve olgularından örnekler kullanarak yaşayan bizlere farklı bir bakış katmak istiyorum.


1. Saldırma: yıllar öncesi hatta devirler öncesinin klasik bir felsefesi olan en iyi savunma saldırıdır savı bunu en kolay açıklayan cümledir. Birçok siyasi yönetim tarafından dünya üstünde sürekli kullanılmaktadır. Pratik bir mantıkla, halkın algı derinliğine bağlı olarak fikrin doğruluğu ya da yanlışlığı aranmadan karşı tarafı bir savunma yükümlülüğü içerisine sokmak bunun ilk adımıdır. Günümüz Türkiye'sinde kullanılan bu yöntemde durum isterse yalan bile olsa fikrin durumu açıklığa kavuşturuluncaya kadar "algı yönlendirmesi" tamamlanmış olur.
 Peki bu durumda nasıl bir yöntem izlenmeli diyecek olursak; aynı yöntemle karşılık vermek gereklidir. Bunun bir savaş olduğunu varsayalım, size saldıran kişi kılıçla bir darbe salladığında ona karşı bir kılıç kullanabilirsin ama bu size saldırmada pek yardımcı olmaz onun için kılıcı kalkanla değil kılıçla savurmak gerekir.

2. Korkutma: bu aslında gücünü göstermek, aba altından sopa göstermek gibi bir durumdur. Zaten yönlendirmede büyük sorun çekmeyeceğiniz bir kitle varsa bu kitleyi buraya kanalize edebileceğinizi gösterebiliyorsanız rakibiniz olan fikri savunanları korkutarak geri çekebilirsiniz. Bu ülkenin yapılanmasından bir örnek ise, devlet desteği alan kişilerden desteğini çekme iddasıdır. Bu yöntem ile istediğiniz fikri yok edebilir ya da kabul ettirebilirsiniz.

3. Saptırma: olayları çeldirici yorumlar ile farklı noktalara götürüp orada yorumlanmasını ve istediğiniz ana fikrin elde edilmesini sağlayabilirsiniz. Yıllardır mahalle aralarında yerlerde oynana "bul karayı, al parayı" oyunu bu alanda yapılan güzel bir egzersizdir. Farklı deneylerde de gösterilen durumlar var, bir kaç kişinin toplanıp tek yöne baktığı ortamda ortama yeni gelen kişinin de baktığı yön aynıdır.

4. Rıza Yöntemi: insanı kendi isteğiyle bir konuya razı etmektir. Bu alanda farklı bir bakış da "marka sadakati" olabilir. Bir tür holiganlık olarak da nitelendirilebilir. Bu durumun ileri halidir. Ülkemizden örnekler verecek olursak; seçimlerde oy kullanma şekli, insanları dil-din-ırk ayrımına göre değerlendirip ortak paydada buluşmaya çalışmak, ortak payda ararken doğruluktan değil bağlılıktan faydalanmaktan söz edilebilir.
Bütün bu durumda kişi neyi neden seçtiğini bilmez, tercihini sorgulamaz, bağlılığı ve biat kültürüyle kabul eder.


Bilgi birikimime derlemeleriyle, düşünceleriyle destek olan arkadaşlarımdan ve yazısını beğendiğim bu metinden edindiğim bilgileri sizlerle paylaştım. İlerleyen dönemlerde daha derin bilgiler de ekleyeceğim bu konuya.