Bu Blogda Ara

Translate

2 Mart 2020 Pazartesi

Fikirleriyle Etkileyen Yazar: Halil Cibran

 Amin Maalouf'a benzer hayatı ile aklıma gelir Halil Cibran. Lübnan asıllı, Amerikada yaşayan 1883'de doğmuş, 1931 yılında Newyork'ta hayata gözlerini kapatmıştır. Düşünce dünyasının derinlerine dalmasıyla ünlüdür. Mistik deriz ya hep, işte o mistik halinden öte sorgulayıcı yapısıyla ünlüdür (Sorgulamayan için o derinlik karanlıktır, adına da "mistik" dersen tadından yenmez.).

Hayata iki kelime eklese yeter becne "farkındalık" ve "kabullenme".

Önce kabullenme ile başlamak gerekli. Mesela evrendeki varlığımızı kabullenmeliyiz. Bizim için bir kum tanesi neyse, yıldızların yanında bir kum tanesi olduğumuzu hissetmeliyiz. Ya da birir atomun kum tanesi yanındaki boyutunu düşünmeliyiz. Görecelik arasında gidip gelen dünyada, nereden baktığına göre değişen bir durumdur büyüklük.

"Ne olduğumuzu bilmezken nasıl olmamız gerektiğini tartışmamız çok anlamsız." sözünde, kendimizi tanımamız gerektiği üzerine çok derin bir anlam içeriyor. Cibran kitaplarında farklı bir dünyayı gösteriyor bize.

Özgürlüğün en büyük sınırını çizdi bize Kum ve Köpük isimli kitabında. "Unutkanlık bir tür özgürlüktür." diyerek. "Aklı yavaş olana değil, ayağı yavaş olana; kalbi kör olana değil gözleri kör olana acıman şaşılacak şey doğrusu." sözlerinin içinde engelleri fark etmek gerekiği yatıyor. Her cümlesinde farklı bir noktadan yakalıyor hayatı.

Varlığın karanlıktaki sırrını açığa çıkartmak için Deli olmak gerektiğini anlattı bize. Sonra o çıkan sır ile Ermiş'in Bahçesi'nde sohbetler etti.

Bir bakıma çok şey kattı bize. Her okuduğumda daha çok şey katacağını düşündüğüm birisi olacak.

1 yorum:

  1. Merhabalar,

    Yaklaşık bir hafta önce okumaya başladığım Kırık Kanatlar isimli romanı bitirdim. Hayatımda ilk kez bir Halil Cibran eseri okudum. Çok duygu yüklü bir romandı. Bazı satırları, gözlerim dolu dolu okuduğumu çekinmeden söyleyebilirim.

    Halil Cibran, bu eserinde; din adamlarının yozlaşması ve kadın hakları gibi toplumsal meselelerden bahseder. Doğulu kadının yüzyıllar boyu gelenek karşısındaki âcizliğine, eşya gibi oradan oraya sürüklenmesine yönelik eleştirel bir tavır ortaya koyar.

    Romanda en sevdiğim alıntı şu olmuştu:

    ‘’Onun ruhunu dolduran hüzün benim ruhuma da doluyordu; her birimiz kalbinde hissettiğini öbürünün yüzünde görebiliyor, göğsünde sakladığı şeyin yankısını öbürünün sesinde duyabiliyordu.’’

    Altını çizdiğim diğer alıntıları da buradan okuyabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/halil-cibran-kirik-kanatlar-kitap-yorumu/

    Güzel okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil