Bu Blogda Ara

Translate

23 Temmuz 2020 Perşembe

Şiddet'e bakış açınızı sorgulayın!


Şiddetin şekli temelinde uygulanma yolu ile ayrılır, uygulandığı kişi ya da nesneye göre değil. Fiziksel şiddet, ruhsal-psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, sosyal şiddet gibi. Bütün bu yıkıcı davranışların kime uygulandığından bağımsız zarar gören kişi bazen soyut (mesela depresyon gibi organik olmayan) bazen de somut (ekimozlar, kırıklar, açlık, susuzluk gibi.) sonuçlar yaşar.


Anlamı parçalamak olan bir kelimedir şiddet. Fiziksel, ruhsal, sosyal, ekonomik... Artık hangi yönden değerlendirmek isterseniz.

Şiddetin türleri;
  • Kişinin kendisine
  • Bireyler arasında
  • Kollektif

Kolektif kısmını tartışmayı bırakalı çok oldu. Dünya savaşlarından sonra değişen dünya düzeniş içinde hipnotize olmuş bireyler kendilerine uygulanan bir çok haktan mahrum etme ve emeklerini çalma durumunun ortaya çıkardığı şiddeti varlığı görmezden gelmeye başarmış durumda. Toplumsal olarak bakış açımızı yöneten medyadan kopan bir grup arka tarafta duruma isyan edip bağırsada azınlık sesi gibi bastırılıp yok edilmeye mahkum bir şekilde yaşıyorlar.

Ancak unutmamak gerekli, biz varken topluluklar var, biz olmadığımızda o topluluğun varlık amacı da yok oluyor.

Bireyler arası kısım ise gündeme oturmuş vaziyette. Toplumsal yasaların yetersizliğinden dem vuranlardan farklı düşündüğüm bir nokta bu benim. İki konu var;

İlki tanımlayamamak. Zaman bize tanımlama yeteneğinde büyük artış sağladı. Bireysel yayıncılığın arttığı dönemimizde her türlü olayı büyük bir basın gücüne ihtiyaç duymadan dünyanın geriye kalanına daha kolay ulaştırıyoruz. Bu da daha önce postanın 1 ayda ulaştığı taşra köyünde yapılan zülmün sesinin yok olmaması sağladı. Hepsini görür oldu. "Bu toplum nereye gidiyor?" diye haykırmak onun için yanlış, bu toplum zaten orada idi, biz görmüyorduk. Şimdi aşikare oluyor. Bunu anlamak isteyen kişilerin o plazalardan inip taşralara karışmasını, orada bir nefes solumasını öneririm.

İkinci konu ise yasalar. Demokrasi ülkesinde yaşıyoruz. Bu cümle çok önemli, çünkü cumhuriyet üstün zekanın savunduğu bir görüş iken demokrasi çoğunluk görüşüdür. Yani çoğunluk hırsızlığı doğal kabul ederse hırsızlık cezası olmayan bir davranış olur. Hala iyi bir davranış olmasada. Toplumsal normlarımızın eğitime dayanmadığı bir yerde yaşıyoruz. Çoğunluğun dediğinin önemli olduğu yerdeyiz. Kötüler çoğunluğa geçince bakış açısı da oraya kayar.

Yargılarımız, anın olayları ile kişileri ile olunca, konunun temelinde olgu silik kalıyor. Bir devri değiştirmek için o olguya yaklaşımımız değişmeli, kişilere değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder