"Ufak bir dizi ile paylaşmak istediklerim var, biz memelilerin beyinlerinde düzeltilmesi gereken duygular olduğuna inanıyorum bunlardan ilki ile yola çıkıyorum. Tutkulardan bahsedeceğim."
Ufak bir bakış ile TDK'dan başlarsak, "aşırı düşkünlük" demiş bir yerde. Tutku bir şeyi aşırı düşünmek midir, tartışılır. Ama bir şeye karşı tutku duymak, onu düşünmek, öncelik vermektir. Burası hepimizin mutabık olduğu bir durumdur.
Bir başka açıklamasında ise; "güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç" demiş. Bu daha da doğru bir tanımlama olabilir.
Biz memeli beyinlerine sahip canlılar, beyinlerinde seratonin, dopamin, histamin gibi maddeler ile tutku duyar. Bu maddelerin sinirleri etkilemesiyle ortaya çıkan bağlılık, düşünme, ilgi ve hafızayla bir duruma karşı tutku duyarız. Bu tutku tekrar düşünmeyi, üzerinde ilgili durmayı ve bu tekrarlarda derinliği arttırmayı sağlıyor.
Dünyayı algılama şeklimiz bakış açılarımızı, duyularımız ile şekilde görünen "homoculus" a benzer. Tattığımız şeyleri, dokunduğumuz şeyleri daha derinden hissederiz. Buna duysal yapımız denir. Bunlar beynimizin derinliklerin, ilkel bizden gelen dürtüleri tetikler. Bir zamanlar timsahlarında atası olan sürüngen yapımızdan, tavuklardan öncesine ait olan kuş atamızdan kalma parçalar sonunda bizim bulunduğumuz ileri organizma düzeyinde biraz dopamin, azıcık seratonin ve üstüne katacağı adrenalin ile tutkularda yaşatır bizi.
Hayata ait ufak bir bakış açısı ile, ilk metnin sonuna gelmiş olalım. Yan tarafta en basit hali ile beynimiz ve sinirler arası iletişimin sonuçları mevcut.